21 Ekim 2014 Salı

Ben kutsallığımı yitirdiğimden, 
içime dün gece kuşku düştğünden 
kutsal bir aşk kitabının sayfalarına yazamadım. 
İçime kuşku düştü
kutsallığım kalmadı, kalmadım. 
Senin de kuşkularını aldım, 
kalmadım ne sana ne bana...
Artamadım dün geceden bu geceye... 
Usul usul öldüm sende, 
senden öldüm, 
kendimi sende öldürdüm.
Kocaman bir ay çiçek tarlası soldu bir gece bütün gün.
Aşkın tapınakları yıkıldı,
hayallerimiz aç kaldı,
renklerimiz soldu
Solduk bir gece bütün gün.
Artamadım dün geceden bu geceye.
Dün gece söylediklerini düşündüm bütün gün.
Sana tutamayacağım sözler vermişim.
Ben kimseyi mutlu edememiş, mutluluğun özürlüsü.
İlişki özürlüsü
Aşkın zalimimi
her aşkta ardımda binlerce ceset.
Sana tutamacağım sözler vermişim
Taşlarımı düşürdüm yere, yüzümü düşürdüm,
seni düşürdüm, aşkı düşürdüm, hayallerimizi düşürdüm.
Suya gömdüm Hazirandan bu yana söylediklerimi.
Seni seve seve suya gömdüm.
Beni zorla senden koparıyorum.
Yoksa beni beklerken eskiyeceksin.
Mutsuzluğun kapısından gireceksin
Kavuşmamış bir aşka öleceksin
Ayrılıklarla eksileceksin
Seni zorla benden koruyorum
Dün gece sabırsızlığını gördüm.
Bu aşkın seni değiştirdiğini gördüm.
Sana ne kadar kötülük ettiğimi gördüm.
O melek gibi halinin bir öfkeye değip bana geri geldiğini gördüm.
Gördüm seni,
sana uzaktan uzağa yetmeyeceğimi gördüm, yetmeyeceğini
gördüm kıskançlıklarlarımdan öfkeler yarattığımı
Kalbinin acısını gördüm, yamalı kalbimi
bu gidişle mutsuzluktan gebereceğini gördüm.
Keder olduğunu benimle,
benimle yapamayacağını gördüm.
Benimle hayal paylaşılmaz
Kalbini seve seve bırakıyorum
Kendimi suya gömüyorum.....

Su gibi değişiyor bakışlar, şaşıyorum...
Adı yok hiçbir şeyin.
Yitirdim güzelliklerimin günlüğünü.
Acımıyorum şimdi kimseye, kendime de.
Gecenin en karanlık ve çekilmez yerine yakıştırdılar beni.
Günlerime durmadan kötü haberler geliyor.
Sırtımdan bıçaklandığımdan; arkama sık sık dönüp bakışım.
Su gibi akıyor yalan gülüşler, bakamıyorum...
Adı yok hiçbir şeyin.
Yok hiçbir şey.
Parantezler hep olacak ömrümüzde.
Keşkeler, pişmanlıklar ve hiçbir özürün kapatamayacağı büyük hatalar.
Yaşadığımız sürece çok sır gizleyeceğiz daha.
Kimselere gösteremeyeceğiz kanayan öfkelerimizi.
Bundan sonra hiç türkü söylemeyeceğim,
şiir yazmayacağım dostluk ve aşk üstüne.
Yüreğim yokmuş,
yüzümü hiçbir fotoğrafa sığdıramamışım.
Dünyayı yakar gibi içiyorum sigaramı. Rakım zehir...
Ellerim yokmuş, ayaklarımı başka bir şehirde unutmuşum.
Yolun yarısında her şeyim olanlara veda ediyorum.
Artık zamansız esen bir rüzgârım.
Hayat kelimelere muhtaç değil.
Bu döngüye sakıncasız uyuyorum. İtiraz hakkım kalmadı artık.
Tüm kötülükleri seyreden çocuklara üzülüyorum.
Sustukları yerde katı bir hüzün saplanıyor göğsüme.
Hayat bana muhtaç değil.
Yanılacak o kadar şey içinde gidip en iyi bildiğime yanılıyorum.
Beni yenilgiye uğratanlar kazanmayı öğrettiklerim.
Bana sonsuz acılar kalsın diye hep en çok sevdiklerimi aldılar elimden.
Beni hep en çok sevdiklerim kırdı.
Karalandığım satırlarda öldüm.
Öldürdüm birisini ölürken.
Tek damla kanı akmadı.
Yalan övgüler kulaklarımı tırmalıyor şimdi.
Gecenin on yerinden on yıldız kaydı, ay küflendi.
Hüzün tadında bir şiiri yırttım yine
Sevdiğim kadınlara türküler söylendi.
Sazımı kırdım.
İnsanı ya anası ya kardeş bildiği vurabilir.
Yalnızlık oldum bu gece.
Kendimi çok sevmişim diye
başkalarını hiç düşünmemişim diye
darağacına gönüllü yürüdüm.
Şiir büyüsünde çekindiğim fotoğraflar yıllar geçmeden sarardı.
Gecenin ortasında sevdiğim kadınların telefonları çaldı.
Kalbim aldattı beni, öldüm.
Öldürdüm birisini ölürken.
Tek damla kanı akmadı. . .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder